13 Ocak 2011 Perşembe

Teşekkür Ederim Kaderim... (Bölüm 1)

Gördüklerim ve Kalemim... Bu zamana kadar yazdığım çok şeyi "dinledi" insanlar. Kimileri dinleyip, duyduklarıyla benim gözümden gördüler dünyayı, kimilerinin bir kulağından girip öbür kulağından çıkması parçanın son saniyesine kadar devam edebildi. Ve devam ettiler uykularına... Gözlerimle gördüklerimi cümlelerin sonuna minik kafiyeler yerleştirerek, üstüne bir kaç melodi tıngırtadarak anlattım bu güne kadar. Ve insanlar gördüler gördüklerimi.. Sanki iki gözümü çıkarıp yuvasından insanlarınkine yerleştirsem kırmızıyı kırmızı, maviyi mavi, yeşili yeşil görebileceklermi benim gibi? Hep merak etmişimdir küçüklüğümde. Annem acaba benim gördüklerimi görüyormuydu? Siz görüyormusunuz benim gördüklerimi? Bu kadar görme görememe meselesi yeter bence. En iyisi anlatıyım. Siz karar verin..

Etrafıma baktığımda sorduğum soru şu kendime: Neredeyim ben? Neredemiyim? Dünyadayım nerede olacak! Başka ne olabilir ki? Ne bekliyorsun? Bişeyler yapıp, bi hayat edinip, önüne çıkan seçeneklerden işine geleni seçip, işine gelmeyeni seçmiyorsun. Bazen tatmin olup, bazen olamıyorsun. Hep böyle değil mi? "-Ne görüyorsun?". "-şu anda beyaz bir sayfa". 3-4 aydır aynı şeyleri yapıp duruyorum. Aynı şeyleri yaparken o kadar farklı şeyler görüyorum ki, aslında aynı şeyleri yapmıyormuşum. Çok teşekkür ederim kaderim. Bir yandan sıkıntıyla uyanmak, öbür yandan çarpım tablosu.. Akşama doğru daha düzgün bir moralle "geçici mekanına" dönerken, artık görmekten biraz sitem etmeye başladığım sabahki suratlara biraz daha alışmış bi halde, "-O da ne?!". Ne kareler var arkadaş! Bir adam metroda bayılmış, kılını kıpırdatan yok."-Neredeyim ben?". Ne fark ederki? Gördüklerimizin önemsiz kısımlarını, yada hoşumuza gitmeyen şeyleri beynimiz çabucacık silmeye çalışıyormuş. Buna karşı gelebilirmiyim? İnat etsem sadece hoşuma gitmeyen şeyleri hatırlayabilirmiyim?.. Dedim ya 3-4 aydır farklı bir yerdeyim, hoş görün, alıştım desem yeridir.. Trene bindim. Beyaz saçları omuzlarında yaşlı bir teyze. Onun hiç suçu olmamasına rağmen onu gördüğüm için hiç hoşnut değildim! "-Acaba beni mutsuz eden o muydu?". Bence değil. Çünkü sağ tarafımda oturan sarı saçlı pembe tenli adam da içimi daralttı bir an. Çıkmak gitmek istedim. Ama tren çok hızlıydı. Ve yetişmem gereken bir yer vardı. Dedim ki "-Keşke 5 ay önce olduğum yerde olsam, yada 9 ay 15 gün sonra olmak istediğim yerde..." Çok teşekkür ederim kaderim. İyiki olduğum yerdeyim. "-Ne istediğimi mi bilmiyorum, yoksa bazı mutsuzluklar hoşuma mı gidiyor?". 25 yaşıma girdim 3 gün önce. Bir Fatma Teyzem var, bana hep, "-Sen acı çekmekten hoşlanıyorsun" derdi. Kendimi kesme huyum falan yoktur, tabiki manevi anlamda derdi bunu. Şimdi ne alaka dimi? Belki bazı şeylerden uzakta olmam, o şeylere daha yakın olmam anlanıma geliyordur. Denizde dip görmeden kum çıkaramazsınız. Önce dibe ulaşıp sonra kumu avuçlarsınız. Büyük bi mutlulukla birlikte, suyun ciğerlerinize yaptığı basıncın nefesinizi daraltıp bitirmesine an kala fırlarsınız bir yumruğunuz havada suyun dışına.. Derin bir nefesin ardından artık kum avuçlarınızdadır. Başardınız. Tebrikler! İşte an gibidir o çektiğiniz zahmet kumu çıkarana kadar. Oysaki hayat böyle değil. Çok uzun periyotlar halinde, ağır ağır geçirirsiniz o zahmetli dakikaları.. "-Ben o kısmındamıyım yani şimdi işin? Eğer öyleysem amenna!". Her gece neden hayal ediyorum? Kum avucumda, suyun üstünde, elimi yumruk yapmış bi halde sırıtıyorum. Ama suyun etkisiyle o ince kumlar yavaş yavaş akmaya başlıyor avucumdan. Başarım gidiyor! Hayır! Dur! Ben başardım onu! Ben yaptım! Ben çıkardım! İşte işin bu kısmı biraz dramatik değil mi? "-Neredeyim ben?". Ağızımda ne tuz tadı nede birşey. Sen durma çabala hepsi dökülüp gitsin avuçlarından.. Hayatta böyle dimi? Çok kısa o mutluluk anı. Bunu biliyorum. Farkındayım. Çok teşekkür ederim kaderim. Ne olacağını bilmedidiğin bir geleceğe özlem hissetmek biraz korkutuyor beni açıkçası.. Umarım o kumları biraz daha uzun tutabilirim avucum içerisinde. Ki çıkarabilirsem o kumları dipten. "-Neredeyim ben? Diptemiyim şu anda?". Sanırım evet. İşte şurda kumlar, şurda balıklar, şurda da bi inci görüyorum parlıyor kabuğunun arasından. Işığı gözümü aldı bir an. Çok güzel. Biraz fazlamı derine inmişim ne? Ama dibe ulaşmadan çıkaramamki kumu. Ben buralardayım sanırım bir süre. Vermem gereken mucadele ve kararlar var. Nefesimi tutabildiğim kadar burdayım. Hayal ediyorum. Yumruğum havada hafif hafif süzülürken kumlar avucumdan, küçük bi sırıtmayla çıkacağım çıkabiirsem suyun yüzüne. Çok teşekkür ederim kaderim. Önüme karar vermem için bu seçenekleri sunduğundan...

Şimdi anladınmı? Gördünmü sende benim gördüğüm aynı maviyi? Tutabiliyormusun nefesini benimle birlikte tutabildiğim kadar? Tren ne renkti? Adam neden bayılmıştı? Neden ona kimse yardım etmedi? Neden çarpım tablosu kullanır ki insan? Neden hoşnut değilim beyaz saçlı teyzeyi veya sarı saçlı pembe yanaklı adamı görmekten? İnci ne büyüklükteydi? fındıkmı yoksa ceviz kadarmı? Ne kadar parlak? Neden Fatma Teyzem der bana acı çekmekten hoşlandığımı? Tüm bunları nasıl istiyorsan oyle hayal et yeterki sende görmek iste benim gözümden. Eğer yapabilirsen o zaman anlayacaksın neden her seferinde kaderime teşekkür ettiğimi...

Teşekkür ederim karderim. Önüme karar vermem için bu seçenekleri sunduğundan...


Mozole Mirach

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder