15 Ocak 2011 Cumartesi

Şimdi Anlıyorum... (Bölüm 2)

En sevdiğim şeylerden biri de ufakken, uyuya kalmaktı ağlarken. Gözlerim kızarık herneyden sebep ise. Ya istediğim birşey olmamış yada istemediğime boyun eğmek zorundayken, etraf olsada ne kadar aydınlık, hiç önemi yok... Hafif kurumuş dudaklarımı ıslatabilmek için tükürüğümle, işaret yada baş parmağımı götürmüşüm ağzıma, kızarmış gözlerimi yumup diğer elimide koymuşum iki bacak arama. Sağ yanıma doğru yatarken öylece, yanağımda polyester battaniyenin yumuşaklığı, gözüme pencereden vuran güneş ışığıyla dalıp gitmişim uykuya öğle vakti.. Çok üzüldüğümü sansamda herneyden sebep ise, şimdi anlıyorum. En güzel günleriymiş çocukluk üzüntüleri insanoğlunun bu hayatta... Senin varmı hiç böyle bir özlemin?

Gördüklerim ve hissettiklerim çelişiyormu ne? Senin oldumu hiç kendinle çeliştiğin? Kendini çok yaşlı ama aynı zamanda çooook çocuk hissettiğin? Benim oldu. Bazen çok yaşlı gözlerle bakıyorum bu dünyaya. Gözlerimin altındaki kırışıklık ve torbacıkları kendi gözlerimle göremesemde sağ olsun aynalar hep hatırlatır bana.. Şimdi hiç beceremiyorum biliyormusun gündüz uyumayı. Ağlamayı da.. Canım sıkılıyor, sıkıldığımla kalıyorum. Çok enteresan olaylarla bocalayıp duruyorum. Hayaller de değişiyor insanla birlikte.. Ne hayaller kurarken şimdi bir bakmışsın hangi hayaller peşindesin. Herşey daha büyük. Ama daha anlamsız küçüklüğünde kurduklarından... Bi bakmışsın tıpkı karınca gibi kendinin çok mislini kaldırman gerekiyor omuzlarında. Taşıma çabası içindeyken bir buğday tanesi daha, koccaman bir sinek gelmiş ve tutup kaldırmış omuzlarından. Uçurmuş seni çok yükseklere. Başını döndürürcesine yükseklere. Masmavi gökyüzü bırakmış yerini gri bulutlara. "-Sinek mi?". Evet sinek hemde kocaman kanatlarında yeşilimsi morumsu renkler var. Uzun bir süre uçtuk beraber. "-Şimdi hatırladım işte evet, hemde kocaman!". Kocaman bir dünyayı yuvarlaklığını görecek kadar yukardan izlemek böyle bir şey olsa gerek. Aynı dili de bilmiyorum sinekle. Sorsam neler olduğunu cevap verebilirmiydi bana? "-Bence, hayır!". Yavaşça alçalmaya başladı. "-Sonra?". Sonramı bırakıverdi beni çook yükseklerden.. Ben de süzüle durdum düşerken aşağı doğru. Ama hafiftim ya ben. Hani karıncaydım ya. O yüzden çok şiddetli olmadı düşüşüm. Rüzgar biraz savurdu, biraz yapraklara tutundum derken yüzüstü yapıştım toprağın üstüne. Yalnız bir şey farkettim. Çok güzel yağmur kokuyordu. Yağmurdan sonraki toprak kokusu... Çok yeşildi geldiğim bu dünya. Herkesden farklıydım galiba ki buradaki canlılar garip garip bakıyordu bana. Ama hep gülümsüyorlardı. Geldiğim yerde canlılar gülümsemezlerdi böylesine birbirine. Biraz üstüm başım pislenmişti. Silkindim, doğruldum. Neredeyim diye bir kez daha sordum kendime. "-Neredeydin?" Tanıdık bir cevap fazla geçikmeden geldi. "-Nerede olacak dünyada". Ama biraz farklıydı bu defa. Bir tarafımda çamurdan evler, diğer tarafımda bir karga. Çok sinirliymiş gibi bana doğru bağırıyordu. Sinirlerim bozuldu. "-Ne var be!" diye bağırdım ona doğru. Ama cevap vermedi çünkü aynı dili konuşmuyorduk. Ben sadece karıncaca biliyordum. Belkide öğrenebilirdim onların dilini. Ama bu saçma bir fikir diye silkelendim hızlıca. Hiç te niyetim yoktu okadar uzun süre burda kalmaya. "Hem niye geldimki ben buraya?". Hepsi şu sineğin işi. O getirdi beni buraya. Belkide alışmam gerekiyordu. Çünkü okadar çok uçtuk ki bu benim küçücük karınca ayaklarımla yürüyemeyeceğim bir yoldu. Gerçi bilebilirdim nasıl döneceğimi biraz düşünsem. "-Nasıl?" Bilmiyormusun? Karıncaların yön duyguları çok kuvvetlidir, Biraz düşündümmü, gökyüzüne biraz baktımmı anında buluveririm nasıl gideceğimi. "Ama burda yıldızları görmekte çok zor". Haklısın biraz zordu. Çünkü çok bulut vardı gökyüzünde. Hafifte yağmur çiseliyordu. Hiç düşündünmü bir karıncaya göre yağmurun çiselemesinin ne olduğunu? Oylesine büyük su kütleleri gülle gibi düşerki gökyüzünden, nereye kaçacağını şaşırırsın. Sordum birilerine, hep böylemidir buralar dedim. Cevap veremedi. Aynı dili konuşmuyorduk çünkü. Ben karıncaca konuşuyordum. Ve hiç görmedim karınca henüz bu civarlarda. Ve tahmin ettim sonra. Buralar bence hep böyleydi... Kapalı. Yağmurlu. Karanlık. "Hiç üzerine yağmur damlası düştümü?" Evet düştü bir defa. Ve ona aşık oldum o anda. Bir anda. "Yağmur damlasına?" Evet.. Berrak ve duru bir yağmur dasmlasına.. Neyse karınca kararınca anlaşmaya çalıştım sonra etrafımdakilerle. Anlattım onlara bizim oraları. Burda karınca yuvaları bile farklıydı. Çok farklı yapmışlardı yuvalarını. Bir kaç gün sonra bir karaltı gördüm gök yüzünde alçalıyordu. Yaklaştığında iyice gördüm ki beni buralara uçuran o sinekti bu. Benim için gelmişti yine. Vızıldamaya başlayınca içerisinden bir kaç anladığım kelime seçebildim ki, bir kaç hafta sonra götüreceğim seni kendi diyarına diyordu. Ben cevap vermeye kalmadan uçtu gitti vızıldaya vızıldaya. Beklemekten başka çarem yoktu. Ben de başladım beklemeye. İçimdeki garip bir mutlulukmu yoksa üzüntümü tam emin değilim. Ama emin olduğum şey aynı şey olmamasıydı bunun ufaklığımdaki duygularımla. Yine gözlerim hafif kızarık, dudaklarım kuru ve sağ yanım üstünde yatıyorum bambaşka bir diyarda, bambaşka dilde konuşan canlılarla aynı bulutların altında. Karınca yuvalarının bile farklı olduğu bir diyarda...

Belki bu kez biraz daha garip bir bekleyiş içerisinde öylece kala kaldım. Belki bu sefer çok daha gizli bir beyaz sayfaya bakar vaziyette, karınca dilinde yazdığım satırlarımın insanlar tarafından anlaşılmasını bekleyerek biraz daha insafsız davrandım. "Peki öğle vakti evine ışık girmeyen insandan nasıl bekliyorsun, o ışıkla birlikte daldığın uykunun tadını ve özlemini anlamasını?" Bilmem belkide beklemiyorum hiç bir şey artık. Anlaşılmak ta istemiyorum belkide artık ki konuşuyorum karınca dilinde. Zaten aynı battaniye de yok sağ yanağımda yumuşaklığını hissedeceğim. Ne de parmağımda aynı tat, daha sert ve nasırlı küçüklüğüme nazaran.

Şimdi anlıyorum. En güzel, en mutlu, en tasasız günleriymiş çocukluk üzüntüleri insanoğlunun bu hayatta.. "Ya şimdi?" Şimdimi? Şimdiyse herşey daha büyük ama ben daha minyatür bir vücutla karşı karşıyayım en gerçeğinden masallarla...


Mozole Mirach

2 yorum:

  1. çok beğendim

    YanıtlaSil
  2. Seninle tanıştığımız günden beri, kendine çizdiğin yolda yılmadan ilerleyişini ve hayatında istediğin şeylere birer birer erişmeni mutluluk ve gururla izliyorum. 20 yaşındaydın, benim şimdiki yaşımda...ve binlerce insanın hayranlığını kazanmıştın çoktan. Duruşun, karakterin ve çizgin herkesi etkiliyor ve günden güne kalplerdeki yerin sağlamlaşıyor... Çocukluğumuzda yaşadıklarımız, hissettiklerimiz ve düşündüklerimiz, karakterimizin iskeleti...Ve ben seni Mozole Mirach yapan herşeye, hayatındaki her adıma, seni böyle olgunlaştıran her olaya teşekkürü borç biliyorum, sadık bir destekçin olarak...

    You know who I am :) Selamlar

    YanıtlaSil